Henüz 7 yaşındayken babasının aldığı küçük saz ile müzik hayatı başlayan Ahmet, uzun mücadele sonrası ülkenin en ünlü sanatçılarından birisi olur. Gençlik yıllarında yoksulluk çeken Ahmet, taksi şoförlüğü ve tekstil atölyesinde işçilik yaptıktan sonra arkadaşlarının yardımı ile bir albüm yapar. Asıl serüven de o zaman başlar. Söylediği şarkılardan dolayı adliye koridorlarını aşındıran genç, bu süreçte devrimci hareket içinde de yer alır. Gerek sol mücadelesi gerekse türban yanlısı protestolarda kadınlara desteği ile hümanist tavrını ortaya koyan Ahmet, ilk aşk deneyiminde hüsrana uğrar. MGD gecesindeki “Kürtçe şarkı söylemek istiyorum” söylemi derin güçlerin işareti ile linç girişimine uğrar. Zorunlu olarak gittiği Paris’te müzik çalışmalarına ülke özlemi ile devam eder. Ülkesinde terörist ilan eden Ahmet, Paris’te yaşadığı kısa hayatında da kardeşlik için mücadelesini sürdürür. Henüz 43 yaşında iken, ülkesinden ve sevdiklerinden uzakta gözü yaşlı kederli vefat eder.